• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/profile.php?id=61572555196076&rdid=s4DVwp47sblvkptJ&share_url=https%3A%2F%2Fwww.facebook.com%2Fshare%2F15k73ZCYTX%2F#
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905336103333
  • https://www.twitter.com/https://x.com/Yalehopa
  • https://www.instagram.com/gokhadivani/
  • https://www.youtube.com/@hopaokculuk

GELENEKSEL TÜRK OKÇULUK KULÜPLER-HAKEMLER-ANTRENÖRLER DİVANI

KULÜPLERİMİZ
REKLAM

Ercan KARA
oserka@gmail.com
Ok İle Alakalı HZ: Resullah Efendimizden Hadisler
22/01/2025
   

 Türkler'in hayatındaki önemli yeri dolayısıyla, ok ve yay bir sembol değeri kazanmış, İslamiyet'in kabulünden sonra ise, buna bir de dini anlam eklenmiştir. Türkler'in okçuluk alanındaki sürekli başarılarında okçuluğa ve ok ile yaya yüklenen kutsallığın büyük payı vardır. İslam yazarlarının hemen hemen hepsi ok ve yayın ilk defa Hz. Âdem (a.s) tarafından kullanıldığı konusunda rivayetler tekrar etmişlerdir. Ancak elde olan kaynaklar göstermektedir ki; sporlardan ok atmanın, ata binmenin, koşu yapmanın ve güreş etmenin savaş için yararlı olduğunu anlayarak bizzat yapan ve kendisine inananları (ümmetini) bu konuda teşvik eden ilk peygamber şüphesiz ki Hz. Muhammed (s.a.v.)'dir. Hz. Muhammed (s.a.v.) Müslümanları ok atmaya yöneltmek için çok değerli sözler söylemiş, bizzat kendisi de ok atmış ve harplerde en çok ok kullanmıştır. Ok ve yayın dini önemi ile, ok atmanın fazileti ve sevabına dair 40 kadar hadis-i şerif vardır. Peygamber efendimizin (s.a.v.) hadisleri nedeniyle atıcılık “Sünnet-i Peygamberi” diye bilinmiş ve ok atanlar çoğalmıştır. Ok, orduların başlıca silahı olmuş; yetenekli, bilgili, okur-yazar atıcılar yetişmiştir peygamberimizin “ok atmak nafile ibadetten daha hayırlıdır.” Diyerek işaret ettiği ok ile ilgili hadis-i şeriflerinden bazıları

Ukbetübnü Âmin'den rivayet olunan hadis-i şerif: “Düşmana karşı gücünüzün yettiği kadar kuvvet hazırlığını yapınız. Agâh olunuz ki kuvvet, (ok) atmaktır, agâh olunuz ki kuvvet (ok) atmaktır, agâh olunuz ki kuvvet (ok) atmaktır” “Yakında sizler birtakım yerleri fethedeceksiniz. Allah, onların şerrini sizden def eder, sizlerden biriniz okları ile eğlenmekten (oynamaktan) aciz olmasın ki, onu öğrenesiniz.”

Sa'd İbni Ebi Vakkas'tan rivayet olunan hadis-i şerif: “Atıcılığı öğreniniz, zira düşmanlarla savaşanlar için gerçekten hayırlıdır.” * Ebu Hureyre'den rivayet olunan hadis-i şerif: “Ok atmayı öğreniniz ve ondan yüz çevirmeyiniz, zira iki hedef arasındaki mesafe, cennet bahçelerinden büyük bir bahçedir.”

Saidül-Hudri'den rivayet olunan hadis-i şerif: “Atıcılığı ve Kur'an'ı öğreniniz.”

Ebu Rafi'den rivayet olunan hadis-i şerif: “Bizim hakkımız gibi çocukların da bizde hakları vardır, ki o hak, ona yazı yazmakla ok atmayı öğretmek ve helal miras bırakmaktır.”

Cabir'den rivayet olunan hadis-i şerif: “Çocuklarınıza ok atmayı öğretiniz.”

Ebu Kal'aye'den rivayet olunan hadis-i şerif: “Çocuklarınıza atıcılığı ve yüzmeyi öğretiniz.” 

İbni Ömer radiyallahu anhüma'dan rivayet olunan hadis-i şerif: “Ok atamak, haram olan oyunlardan değildir. Bilakis atıcılık, eğlendiklerinizin en hayırlısıdır.” 

Abdurrahman bin Avf'dan rivayet edilen hadis-i şerif: “Kim oku atışı ile öğrenir, sonra onu bırakırsa bizden değildir.” 

İbni Ömer'den rivayet olunan hadis-i şerif: “Ok atarak kişinin eğlenmesi, ne güzeldir. Kim atıcılığı öğrendikten sonra bırakırsa küfran-ı nimet etmiş olur.” 

Ebu Hureyre'den rivayet olunan hadis-i şerif: “Ok atmak İslam'ın meziyetlerinden bir meziyettir.” 

Ebud-derda'dan rivayet olunan hadis-i şerif: “Nişan yeri ile hedef arasındaki mesafeyi yürüyen her kimseye, her adımı için bir hasene (sevap) vardır. “Ridasını <> çıkarıp ve iki hedef arasında yürüyen her kimseye, Allah katında her adım için Mü'min bir köle azad etmek ecri vardır.”

Kaab ibni Mürre'den rivayet olunan hadis-i şerif: “Atınız: Allah yolunda oku düşmana ulaşan kimsenin derecesini Allah Cennette yükseltir.” 

Enes Radiyallahu Anh'dan rivayet olunan hadis-i şerif: “Allah yolunda ok atan kimse hedefe vasıl olsun veya olmasın İsmail (a.s.) evladından dört kişiyi azad etmişçesine sevap kazanır.” 

Sa'd İbni Ebi Vakkas'tan rivayet olunan hadis-i şerif: (Uhud Savaşı'nda Hz. Peygamber oklarını Sa'd İbni Ebi Vakkas'a verip:) “Allah'ım Sa'd'ın atışını düşmana isabet ettir ve duasını kabul eyle.” diye dua etmiştir. 

Ebu Hammad'dan rivayet olunan bir hadis-i şerif: “Allah Teala bir ok yüzünden üç kimseyi cennetlik eder: Allah rızası için ok yapan, Allah yolunda onu kullanan ve atan, ok vermek suretiyle yardım eden. Atıcılık ve binicilik öğreniniz. Binicilik öğrenmenizden ziyade atıcılık öğrenmeniz benim hoşuma gider. Bir kimse, (dinin ve yurdun muhafazasına yarar büyük) bir nimet olan atıcılığı öğrenir de onu hiçe sayarak bırakırsa, o, nimeti elden kaçırmış veyahut nankörlük etmiş olur.” 

Seleme bini el-Ekva'dan rivayet olunan bir hadis-i şerif: (Nebiyyi Muhterem s.a.v. efendimiz, atış müsabakası yapan bir kavmin yanından geçti ve:) “Ey İsmail oğulları! Atınız, zira babanız da atıcı idi.” buyurdu

Amr b. Abese'den rivayet olunan bir hadis-i şerif: “ Bir kimsenin Allah yolunda ok atması, köle azad etmesine muadildir. “ Sıkıntısı olan kişi ok ve yay edinse sıkıntısı zail olur “ Ok atmak nafile ibadetten daha hayırlıdır.” 

Selamet bin el-Ekva (r.a.) rivayet olunan bir hadis-i şerif: “Ben o yüce peygamber (S.A.V.) hazretlerine; “ Ey Allah’ın resulü, kimi zaman üzerimizde yay ve deriden yapılmış kap oluyor. Onun ile namaz kılmak uygun mudur, caiz midir” diye sordum. O zaman cevap olarak, “ Yay ile namazı kıl, fakat deriyi at” diye buyurdular. Hadis açıklayıcıları bunun delalet ettiği şey şudur. Karn, içine ok konan hayvan derisinden yapılmış bir kaptır. Kısaca hayvan derisi olup tabaklanıp terbiye edildiğinde şüphe bulunmaktadır. Böylece temizlik için “ karnı bırak” diye emrettiler. 

İbni Ömer (r.a) den rivayet olunan bir hadis-i şerif: “ Mümin onu yapınca bulundukları yere melekler gelir. Biri yiğitlik, tecrübe ve yarış, yani pehlivanlık ve koşu etmektir diğeri yay ile ok atmaktır. 

Ebu Hiraş(r.a) Kasım(r.a.) den rivayet olunan bir hadis-i şerif: “Resul-i Ekrem (S.A.V.) hazretleri bir cemaatle geldiler. Gelenler yay ve ok atma işi ile uğraştıklarından, sahabe-i kiramdan bazıları onlara bakıp bu hallerini Hoş görmeme sebebi namazlarını kılmaları daha iyi değil midir?” dediler. Peygamber (S.A.V.) hazretleri o zaman, “ Onların ok ve yay talimleri, namazın vakti geçmediği müddetçe, namaz içinde gibidir ” diyerek onların sözlerini reddettiler. Hadis açıklayıcıları, “ Bu hadiste yay ile atmanın üstünlük ve fazileti namazın sevabı gibidir” diye söylediler. 

Enes (r.a) hazretlerinden rivayet olunan bir hadis-i şerif: “ Bir kimse Allah yolunda onun rızası için bir yay alıp saklasa Hak sübhanehu ve Teâlâ, o yayın bereket ve kutluluğu ile o kimseden fakirliği ve başkalarına muhtaç olmayı uzaklaştırır” Bir rivayette de Arapların kullandığı “ yayı alıp saklasa diye” nakledilmiştir. “ Ey ümmet ve ashabım! Yakın gelecekte sizlere bazı ülke toprakları ile kaleleri, şehirleri; benim mucizelerim ve dört büyük halifemin kerametleri ile fazla silahlara ve kuvvete ihtiyaç duymadan, kolayca elinize geçecektir. Sonra her türlü kusurlardan uzak olan yüce Allah olağanüstü durumlarla kâfirlerin kötülüklerini sizlerden uzaklaştırır. Öyle olunca sizlere peygamberin(s.a.v) mucizesi ile fetih nasip olunca, silaha ihtiyaç duymadığınız için gurura kapılıp kendinizi aldatmayınız ve muhtaç olmadığınızı zannetmeyiniz. İhtiyatlı bulunup oklarınız ile harp oyunları yapıp atmayı öğreniniz” diye emir buyurdular. Allah Resulü en doğrusunu söyler. 

* Ebu Kulâbe (r.a) en rivayet olunan bir hadis-i şerif: Peygamberimiz “Sizler ister gençleriniz, isterse çocuklarınız olsun; gerek köleniz, gerekse hizmetçileriniz olsun, bunlar ergenlik çağına gelip güçlü kuvvetli oldukları zaman, onlara ok atmayı, suda yüzmeyi öğretiniz. zamanı gelir onlara faydası dokunur” diye buyurdular * Ka’ka’ İbn Ebî Hadred r.a dan rivayet olunan bir hadis-i şerif: Peygamberimiz (s.a.v.) “Sizler Ma’ad kabilesinin kaba ve elbise giymesine gönül rızası ile çekinmeden alışın, bedenlerinizi latif ve kıymetli giyeceklere alıştırmayın. Çünkü onların kazanılması güç olduğu gibi ahret için yapılacak işlere de mani olur. Eski elbiseleri giymeye, ok atmaya ve ayak yalın koşmaya ve yürümeye gayret edin. Zaman gelip savaşlarda ve düşman üzerine Allah için gittiğiniz vakitte muhtaç olduğunuz zaman, ağrınıza gidip sizlere zor gelip güçlük çıkarmasın          

*Ebu Davud-vs) Ukbetü’bnü Âmir r.a rivayet olunan bir hadis-i şerif: Peygamberimizin (s.a.v) Allah (c.c.) gerçekten bir ok sebebi ile Allah’ın birliğine inanan üç kişiye cennetinde yer verir. Bunların biri ok yapan, biri ok atan, biri de atılan okları toplayan kimsedir. 

*Hazreti Naciye ( r.a.) dan şöyle rivayet ederler: “ Ben bir gün Beni Süleym kapısı yanından geçiyordum. Elimde bir ok vardı. Zikrettiğim kapının yanında, yaşı ihtiyarlığa dayanmış, azaları hareket edemez olmuş, kısaca hayattan elini eteğini çekmiş( okunu atmış ve yayını asmış) bir adam oturuyordu. Böyle bir kişi olmasına rağmen elimdeki oku görünce bana sordu. “ Ey Naciye, bu elindeki oku satmak için mi götürüyorsun. Satın almak istesem bana satar mısın?” deyince; ben de “ satarım” diye cevap verdim. İşte o zaman derhal farkına varıp anlayan keskin zekâlı bu ihtiyar benim aklımdan geçen şaşılacak fikirlere vakıf olup, kendiliğinden soru sormuş gibi, şöyle cevap verdi.” Benim ok yapmaya ve bu oku atmaya gücüm yetmez ve elimden gelmese de, bu halimle bile, bu nebli yani oku satın almak istememden kastım ok değildir” dedi. O ihtiyarın yanında bir cariye var idi. O hizmetçi hanıma dönerek; acaba ok çantamda ok var mı, bak; eğer varsa satın almaya gerek yok, eğer çantamda ok eksik ise bunu da alıp onları tamamlayalım” dedi. Çünkü ben o nurların nuru, sırların sırrı olan seçilmiş peygamberden, yağmur damlaları adedince Allah’ın selamı ve salâtı onun üzerine olsun, o yüce zattan şöyle işittim. O, “Sizler ok koyduğunuz tirkeşinizi yani ok koyduğunuz çantanızı zaman zaman gözden geçirip, noksan ok bulunmamasına dikkatle bakınız” buyurdular. Ben de peygamberin bu emrine bağlanarak, her ne kadar ok yapma ve atmaya gücüm yetmezse bile, ok çantamdaki okların eksilmesine gönlüm razı değildir”diye cevap verdi.

 * (imam Deylemi Müsned’inde), İbn Ömer(r.a) den rivayet olunan bir hadis-i şerif: “ Bir kişinin ok ve ok atma ile oynaması ne güzeldir. Eğer bir kimse atmada hüner kazanıp, iyice öğrenip hüner kazandıktan sonra bunları unutsa, işte o kişi nimeti örtmüş, heba etmiş ve nimetin kıymetini bilmemiş olur. Bir kimse ok atmayı öğrenip ustalaşsa, sonra bunu bıraksa bana isyan edip karşı gelmiş olur”buyurdular.(Müslim) 

Abdurrahman bin Semase’den şöyle rivayet ederler: “Kuteym-i Lahmî adlı bir kişi çok hürmet gösterilen sahabelerden Ukbetü’bnü Âmir(r.a.) hazretlerinin, ihtiyarlık zamanında, ok attığını, hatta çok güçsüz ve aczin son haddinde bulunmasına rağmen, bizzat kendisinin ok atılan nişan yerine gidip geldiğini görmüş. Sonra da “ Ey Ukbe! Neden bu zahmete katlanıyorsun. Hâlbuki sen yaş olarak çok büyüksün” deyince Ukbe (r.a.) şöyle cevap verir. Ey Kuteym! O âlemlerin sahibi olan Allah’ın sevgili peygamberinden işittiğim bir söz vardır. Eğer o sözü duymamış olsa idim ben bu zahmetli işi yapmazdım. O Kureyş kabilesinden olan peygamber (S.A.V) şöyle buyurdular. “ Bir kimse ok atmayı öğrenip ustalaşsa, sonra da bunu bırakıp terk etse, bizden değildir.” “ İşte ben bunu terk edip, bu söze karşı gelmemek için bu güçlüğe katlanırım.” diye buyurdular. 

* (Ebu’ş-şeyh) Ömer ‘in oğlu Abdullah’tan(r.a.) rivayet rivayet olunan bir hadis-i şerif: Peygamber (S.A.S.) hazretleri, sahabeden birini birkaç gün şerefli meclislerinde göremeyip yüce yaratılışlarının, büyük insanlığın güzel âdeti üzere “ falan kimse nereye gitti, ona ne oldu” diye sorar. Yüce meclislerinde hazır bulunanlardan biri, “ Ey Allah’ın resulü! O sorduğunuz kimse oyun ile vakit geçirir, ondan dolayı bulunduğunuz kutluluğunuzun feyzi saçılan bu yerdeki meclislerinizden uzaktır” diye cevap verdi. Bu uygunsuz, yerinde olmayan cevap o yüce peygamberin, tahiyyat onun üzerine olsun, teveccühüne sebep olur. Sonra “ bizlerin oyun ve eğlence ile uğraşması Kur’an’da açıkça ve kesin olarak yasaklanmış iken, İslam dini kurtuluş ve üstünlük zamanına çıktıktan sonra, yüce Allahın yasakladığı o oyunla vakit geçirmek nasıl uygun olur” diye buyurdular. O sırada onurlar saçılan toplantıda bulunanlardan bir başkası cevap için konuşmaya başlayıp “ Ya Resulallah o İslamiyet’e bağlı itaatkâr kimsenin oyun ile iştigali ok atmakla vakit geçirmektir” deyince o hep doğru ve isabetli karar veren peygamber, tevbeleri kabul eden yüce Allah’ın(C.C.) salâtı üzerine olsun. “ Ok atmak haram olan oyunlardan değildir; belki ok atmak sizin oyunlarınızın üstünü, beğenileni ve hayırlı olanıdır” diye buyurdular. 

* Ebu Hüreyre(r.a.) den rivayet olunan bir hadis-i şerif: Peygamber efendimiz(S.A.V.) buyurdu: “ Ok ile atış talimleri yapmak İslam dininin bir kısmı olup, güzel huylu yaratılışlardan bir bölümdür. Ayrı- ca özenilen bir haslettir”

 * Ebu Umame ( r.a.) den rivayet olunan bir hadis-i şerif: Peygamber (S.A.V.) efendimiz , “ insan topluluğundan bir kimse yaydan daha üstün ve daha faydalı silahlar içinde bir silaha el uzatıp sahip olmamıştır” 

*(İmam Taberani) Allah’ın aslanı Ebu Talip oğlu Ali (r.a.) şöyle buyurdular: “O cömert yüzün sahibi, en üstün ahlak üzerine yaratılan sultanlar sultanı peygamber, Allahın salât ve selamı üzerine olsun ile bir zaman Hiccetü’l-veda’dan dönüyorduk. Mekke ile Medine arasında Gadiri Hum adlı konak yerine indiğimiz zaman, bütün canlıların peygamberi(S.A.V.) kutlu ve parlak elleri ile başıma bir siyah sarık sarıp ucunu omzumdan aşağı sarkıttılar. Sonra da, “ gerçek olarak o pek üstün ve çok yüce Allah; Bedir cenginde önce bin, sonra üç bin, sonra da beş bin ulu melek, Huneyn savaşında da sekiz, beş bin veya on altı bin büyük melekler ile benim imdadıma yetişti. Ben o melekler i açıktan açığa seyr eyledim. Her birinin başında uçları arkalarından uzatılmış sarıklar ile taylasan yani bu sana sardığım sarık şeklinde ve renginde ve sıfatında gördüm” diye buyurdular. Sonra bu sarığın üstünlüğünü anlatıp, bu sarığın büyük meleklere benzemek gibi bir faydası var. Bir faydası da Müslümanlarla Allah’a ortak koşan kâfirleri birbirinden ayırmasıdır. Bu faydayı buyurduk tan sonra, bütün bütün mahlûkatın peygamberi(S.A.V) sahabe-i kiramın ellerindeki silahlarına baka rak, askerlerden birinin elinde Farsların yaptığı bir yay gördüler. Sonra o askere elindeki İran yayını bırakıp at ve bizim elimizde olan Arap yayına ve ucu demirli temrenli mızrağa değer ver, buyurdular. Ondan sonra bu emrin niçin böyle gerektirdiğini açıkladılar. “ O yüce ve pek yüksek olan Allah, sizin dininiz olan İslam dinini bu Arap yayı ve bu mızraklar ile sonsuzlaştırıp, pek çok şehirlere sahip kılacaktır” diye müjdelediler.

* (Beyhaki)Cabir bin Abdullah(r.a.) dan rivayet edilmiştir. ” Benim sevgim veya bana muhabbet saadeti, Arapların yaptığı yayın atılması emri ile nişan yerine gayretle gidip gelene vacip oldu. Amma Allah düşmanı olan Kisra’nın, kavs-i farisiyye denen yayına ilgi duymamalı ve önem vermemelidir” diye buyurdular. Bundan da, bu sevginin vecibe olması, kavs-i Arabiyyeyi yani Arap yayını Resul-i Ekrem (S.A.S.) hazretlerinin kullandıkları yay olması sebebi ile muhabbet göstermesin den dolayı olduğu anlaşılmaktadır. Peygamberin azılı düşmanı olan Kisra’nın kullandığı kavs-i Farisi denen İran yayını da onun yayı olduğu için bırakmalıdır. “ Ceza, yani karşılık işin çeşidine göredir” açıklaması göz önüne alınınca, böyle davranmak, insanların efendisinin sevgisini çekmeye yol açar. 

* (İmamı Taberanî, Kebir) Ebu’d derdâ(r.a.) dan rivayet olunan bir hadis-i şerif: “Peygamberimiz (S.A.V) “ Kim ok attığı yer ile nişan arasına gidip gelirse, onun her bir adımı karşılığında bir sevap yazılır” buyurdular. * Ebu’d-derdâ (r.a). dan rivayet olunan bir hadis-i şerif: “Resuli Ekrem(S.A.V.) “Bir kimse hırkasını ok atmak için omzundan çıkarıp bırakarak atış yerine yürüse Allahü Teâlâ yanında onun her bir adımına, bir mümin köle azat etme sevabı verilir” diye buyurdular. 

* Abdullah bin Cerad (r.a.) hazretlerinden rivayet edilmiştir. “O himmetler sahibi peygamber (S.A.V.) hazretlerinin kutlu huzurlarında önde gelen sahabenin yay çekip ok atanları nişan yerine atışta bulundukları zaman, peygamber seyir ve temaşasına ziyadesi ile muhabbet duyarlar ve isteklerini ortaya koyarlardı. Hatta sahabe-i kiram ok atma yarışına yani koşuya başladıklarında onlar da, son derece neşelenerek yanında bulunanlar ile birlikte uçar gibi gider ,seğirtir ve koşu yaparlardı,yani yarışırlardı” diye nakil buyurup anlattılar

* Enes(r.a): hazretlerinden rivayet edilmiştir. “ Ben mahlukatın en şereflisi, ziyadesiyle cömert olan yüceler yücesi peygamber hazretlerini Ramazan-ı şerifte gündüz vakti oruçlu iken yayın veter denilen kirişini mübarek ağızlarıyla çiğneyerek,isabe denen kabına bağladıklarını gördüm” buyurdular. 

* Ka’b bin Mürre (r.a.) rivayet olunan bir hadis-i şerif: O yüce Peygamber “Sizler oklarınızı düşmandan yana atınız. Kim okunu kâfirlerden tarafa Allah yolunda atarsa, bu ok da gidip o kâfirlerden birine ulaşırsa, yüce ve aziz olan Allah onun derecesini cennette bir derece yükseltir” buyurdular. Hadis açıklayıcıları bu konu ile ilgili olarak, derecenin ortasında olan uzaklığı açıklayıp, beş yüz yıllık mesafedir, dedi. ,

 Enes (r.a.) hazretlerinden rivayet edilmiştir. “ Bir kimse okunu, Allah(C.C.) yolunda atarsa ona bir rakabe,  yani mümin olarak bir köle azad etmenin sevabı verilir. Sonra her bir kimse bir köle azad ederse o köle, o kimse için cehennem ateşine karşılık verilmiş olur.” Başka bir rivayette “ her bir azasına karşılık azat eden kimsenin bir azası cehennem ateşinden korunmuş olur” buyrulmuştur. 

* Enes Hazretlerinden rivayet olunan bir hadis-i şerif: “ S.A.V Bir kimse Allah yolunda düşmana okunu atsa, o ok ister düşmanı vursun isterse vurmasın, o kimse hakkında atılan bu okun sevabı ile ilgili olarak, İsmail aleyhisselamın çocuklarından 4 şahsı azad etmiş gibi karşılığında sevap verilir” buyurmuşlardır. 

* (İmam Taberani, Kebir) Muhammed bin Hanefi den rivayet edilmiştir. “ Ebu Amr el-Ensariyi Sıffin savaşında gördüm. Oruç tuttuğu için zayıf düşmüş, çok sıcak olması sebebi ile de ıstırap ve acı içinde idi. Bir tarafta düşman korkusu olduğu için, ayağa kalkıp hareket etmesi o derece zor iken kölesine, “Kalkan ile beni düşmanın okundan koru” diye emretti. Onu bu güçsüz halde gördüm; öyle olmasına rağmen ok çantasından üç tane ok çıkarıp düşmandan tarafa attı. Hâlbuki o attığı okların düşman üzerine ulaşması mümkün değildi. Öyle olduğu halde okları attı. Sonra ok atmasının sebebini bizlere açıklayıp buyurdu. Ben şanlı şerefli Peygamber (S.A.V.) hazretlerinden şöyle işittim. O, “Bir kimse karşılık beklemeksizin sırf Allah rızası için okunu düşmandan yana atsa, attığı ok ister düşmana ulaşsın isterse ulaşmasın, o atış kıyamet gününde bir nur olup “Önlerinden ve sağlarından nurları koşarken-Hadid 12” ayetinin bildirdiğine göre, o kimsenin önünü aydınlatarak gider” diye buyurdular. “İşte onun için attım, yoksa düşmana ulaşması için değil” dedi. Sonra o günde daha güneş batmadan şahadet şerbetini içip, oruçlu olarak Adn cennetine ulaştı. Allah Ondan hoşnut ve razı olsun.” 

* ( Buhari)Ebi Useyd-i Sa’idi’den rivayet olunmuştur: “Bedr-i Huneyn savaşı günlerinde Peygamber s.a.v. sahabelerine “ Düşmanımız olan Kureyş kâfirleri savaş için saf saf dizilip, bizler de karşıların da aynı şekilde saf bağladığımız zaman, sizler derhal ok atmaya hazırlanıp, vurmaya başlayın” diye emrettiler 

* ( İmam Taberani) Ebu Lübabe ( r.a.) den rivayet olunmuştur: “Akabe gecesi veyahut Bedir gecesinden sonra ertesi gün savaşa başlanacaktı. İşte o gece, her şeye gücü yeten Allah’ın tedbirleri en iyi eksiksiz alan peygamberi, askerin önde gelen saygın kimseleri ile “İşlerde ona danış-Ali İmran 159” yüce emri gereğince, savaşın nasıl yapılması hakkında kingeşe yani müşavereye karar verdiler. Sonra “ Yarın Kureyş kâfirleri gelip saf bağlayınca, onlarla nasıl ve hangi durumlarda muharebe edelim” diye sordular. Orada bulunanlardan Asım bin Ebi’l-Eflah hazretleri, “ İstişare edilen emin olmalıdır” sözüne göre, cevap vermeye yeltenip; “ Ey Allah’ın Peygamberi! Harbin durumu şöyle olmalıdır: En önce çıkaracağımız silahlarımız yaylarımızdır. Onları alır duruma vakıf oluruz. Sonra Kureyş ordusu iki yüz zira gibi bir mesafe kalınca atışa başlarız. Zamanla yakınlıkları iki yüz ziradan ( 180 metre) aşağı düşüp yaklaştıkları zaman, taş atarak dövüşürüz ve ok atarız. Sonra yaklaştıkları zaman süngü ile vuruşmaya başlarız. Mızraklarımız kırılıncaya kadar savaşırız. Eğer zamanla elimizdeki mızraklarımız kırılırsa, ellerimiz yetişmeye başlayınca kılıç ile vuruşuruz.” Diyerek alınacak tedbiri ve tutulacak yolu yüce huzurlarında arz ve takdim ettiler. İşte o zaman âlemin peygamberi (A.S.V.) bu hükmün Hakk’ın doğru bulup beğenmesine uygunluğunu bildirme konusunda “ Gerçekte iman sahipleri üzerine harp ve karşılıklı vuruşmanın bu şekilde yapılması emri gelmiştir” diye buyurmuştur. Sonra da bu Asım hazretlerinin karşılıklı dövüş ve vuruşma hükmünün doğru ve yerinde bir karar olduğunu bildirmek için; “ Her kim yüce Allah’ın dininin düşmanları ile savaşmak isterse, Asım bin Ebi’l-Eflah’ın savaşı gibi muharebe etsin” diye savaşın hükmünde doğruluk ve kurtuluşa işaret eylediler 

* Sa’d bin Ebi Vakkas hazretleri (r.a.) den rivayet olunmuştur “ Uhut savaşı gününde Hakk’a gönül bağlayanların efendisi, şehitlerin rehberi olan peygamber(s.a.v.), beni kutlu meclislerine getirerek oturtup, düşman ile savaş şiddetlendiği zamanda, kutlu nurlu elleriyle ok çantalarında çektikleri okları birer birer elime vererek, “Ey Sa’d anam babam sana feda olsun” buyurup, bana ok verdiler, ben de Resul-i Ekrem’in emri ile düşman tarafına ok attım.” Bir rivayette , “İşte bu şekilde bana nurlu elleri ile bin civarında ok verdiler, ben de peygamberin emri ile ok attım.” Sonra Sa’d (r.a) övünme ve nimetin şükrü olarak , “ Hiç kimse benden evvel o varlıkların kendisi ile övündüğü peygamberin anne ve babasını feda etme nimetine kavuşmadı. Ayrıca İslam dininde müşriklerin öldürülmesi farz olunca kâfirler hakkında ok atma en önce bana nasip olmuştur.” Buyururlardı. Hadis açıklayıcıları bunu şöyle yorumladılar: Hazret-i Zübeyir bin Avvam (r.a.) hazretlerine de, anam babam sana feda olsun diye tefdiye vaki olması buna uygunsuzluk göstermez. Çünkü Zübeyir hazretleri hakkında olan feda etme sözü Hendek savaşında olmuştu. Sa’d (r.a) hazretleri hakkında olan ise Uhud harbinde vuku buldu. Uhud savaşı Hendek harbinden önce olduğu için caizdir. Sa’d (r.a.) hazretleri bu övünmeyi Hendek savaşından önce buyurmuş olmalılar. Kısaca söylemek gerekirse peygamberin bu kutlu anne ve babasını bu iki büyük kişiye feda etmesinin özel bir durum olduğu pek meşhurdur. 

* ( Buhari)Ebi Useyd-i Sa’idi’den rivayet olunmuştur: “Bedr-i Huneyn savaşı günlerinde Peygamber s.a.v. sahabelerine “ Düşmanımız olan Kureyş kâfirleri savaş için saf saf dizilip, bizler de karşıların da aynı şekilde saf bağladığımız zaman, sizler derhal ok atmaya hazırlanıp, vurmaya başlayın” diye emrettiler 

* Enes (r.a) hazretlerinden rivayet olunmuştur: “ Bir kimse Allah yolunda onun rızası için bir yay alıp saklasa Hak sübhanehu ve Teâlâ, o yayın bereket ve kutluluğu ile o kimseden fakirliği ve başkalarına muhtaç olmayı uzaklaştırır” 

* (Taberanî,Sagîr ) Aişe-i Sıddıka(r.a.) hazretlerinden rivayet olunmuştur: “Sizlerden birinize zahmet, korku ve fenalık gelmez. Ne zaman bir sıkıntı, üzüntü, gam, keder gelirse yayınızı kuşanarak sıkıntı, korku ve kederinizi def edip uzaklaştırınız” Ayrıca Gunye’de “ Eğer yayda sıkıntı ve üzüntüyü kalpten uzaklaştırması gibi faydasından başka bir yararı olmasa bile o fazilet o kişiye yeter de artar bile” diye açıklanmıştır. ,       

                                                                                                                              SAYGILARIMLA. Ercan KARA



213 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları